Cüppeli veya Cüppesiz, Sakallı veya Sakalsız Şeytanın Evliyaları

Share

Edip Yuksel

33:66     Yüzleri ateşte çevrildiği gün, “Keşke ALLAH’a itaat etseydik, keşke elçisine itaat etseydik” derler.
33:67     Derler ki, “Rabbimiz, sadatlarımıza/şeyhlerimize ve büyüklerimize uyduk; onlar da bizi yoldan saptırdılar.”
33:68     “Rabbimiz, onlara iki kat ceza ver, onları büyük bir lanetle lanetle.”

Ben ne cüppesine bakarım ne takkesine ne de sakalına. Adam ister ateist, ister Hristiyan, ister Yahudi, ister Türk ister Ermeni olsun eğer haksızlığa uğramışsa onun yanında yer alırım, onun hakkını savunurum. İslam’ın temel prensiplerinden olan adalet bunu gerektirir.

Ancak, mezheplerinden ve dinlerinden saymadıkları kişilere karşı her türlü zulmü reva gerenlerin Cüppeli, Takkeli veya Tesbihli adamları “din kardeşimizdir” diye savunmaya çalışanlar İslam’ın İ’sinden nasip almamışlardır. Kuran’ın “şeytanın evliyaları” ve “sağdan yanaşan şeytanlar” diye mahkum ettiği sömürücü sınıfın propaganda makinaları maalesef dünyanın birçok ülkesinde çeşitli din ve kılıklarla insanları TEVHİD inancından ayırmak için çalışıyorlar.

Eğer etrafına topladığı cahil ve yobaz müritleri cemaatı akıllarına ve fıtratlarına yabancılaştırdıktan sonra onları uyduruk hikayeler ve rivayetlerle hipnoz eden, laf ebeliği ve artistik yeteneklerle cemaatı güldürerek veya ağlatarak cezbeden cüppeli ve cüppesiz şeyhler ve hocalar  müşrik değilse, Ebu Leheb ve Ebu Cehil dahil hiç kimse şirk suçunu işlememiştir. Halkı Allah ve Peygamber adına kandırıp manen ve malen sömürenler Şeytanın Evliyalarıdırlar.

Ebu Lehebler ve Cehiller de Allah’a inanırdı, üstelik cüppeli ve sakallı idiler. Hergün zemzem suyu içer hurma yerlerdi. Dahası, bu şeyhlerden ve hazretlerden daha iyi Arapça bilir ve konuşurlardı. Onlar da kutsadıkları kişilerin, evliyaların, sadatların şefaatine inanırlardı, ölülerden yardım beklerlerdi. Onlar da Allah adına bir sürü haramlar ve helaller uydurup onlara inanırlardı. Onlar da kılı kırk yararak halkı uyduruk cahili ibadetlerle oyalarlardı. Nitekim Mekkeli müşrikler Allah adına şeriatler koyan din adamlarını izlerlerdi (41:21). Mezhepci idiler (6:159; 30:32). Kadınları aşağı görürlerdi. Allah ve elçileri adına uydurulmuş her hikayeye inanırlardı. Ebu Leheb ve Ebu Cehil de “nakil” diye Allah’ın verdiği en büyük nimet olan” akla” düşman idiler. Kelle sayılarını kıble edinmiş idiler. Onlar da Allah’ın ismi tek başına zikredilince hoşlanmazlardı (39:45). İşin ilginci müşrik olduklarını da inkar ederlerdi; kendilerini muvahhit sayarlardı. (6:23; 6:148; 16:35). Akılsızlığı, cehaleti ve şirki savunan cüppeli ve cüppesiz din adamları eğer bu akılsızlıklarıyla Muhammid peygamber döneminde yaşasaydılar kesinlikle Ebu Cehillerin yanında yer alır ve Muhammid peygamberin mezhepsiz olduğunu, ataların dinine ihanet eden bir mürtet olduğunu, evliyalara hakaret ettiğini iddia eder ve Muhammid’in öldürülmesi için açılan kampanyayı desteklerdi. Eğer İsa döneminde yaşasalardı Ferisilerin yanında yer alırlardı; Musa döneminde yaşasalardı Samirileşirlerdi.

Ortalıkta din adamı, hacı ve hoca diye gezinen ve SADECE Allah’a özgülenmesi gereken dini cahili hurafeler ve şeytani öğretiler ile karıştırarak şirk dinine çeviren tipleri mahkum ediyor Kuran. Aşağıda bu konuyla ilgili ayetleri ve ilgili tartışma notlarını bulacaksınız. MESAJ adlı Kuran çevirimden alıntıladım.

3:18        ALLAH, kendisinden başka tanrı olmadığına şehadet eder; denetçiler ve adaleti gözeten ilim sahipleri de… O’ndan başka tanrı yoktur. Üstündür, Bilgedir.

003:018 İslam’ın ilk şartı olarak bilinen “Şehadet”, Allah’tan başka tanrı olmadığının itiraf edilmesidir. Kuran’da otuz kez geçen “la ilahe illa Allah” ifadesi hiçbir yerde bir başka isimle birlikte geçmez. Bu şehadetle yetinmeyip Allah’ın Tekliğini ilan ederken, Allah’ı tek başına yeterli görmemek ve isminin yanında herhangi bir ismi anmayı gerekli görmek şirk hastalığının bir belirtisidir. Muhammid peygamberden seneler sonra, tüm ilahi dinlerin değişmez ortak sloganı olan şehadete Muhammid peygamberin ismini ilave edenler bu davranışlarıyla Kuran’ın birçok ilkesini çiğnemişlerdir. Camilerde Tanrı’nın isminin yanına, Muhammid peygamberin ismine ek olarak Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan ve Hüseyin gibi diğer putlaştırılmış isimler eklenmiştir. Şiiler ise farklı bir put koleksiyonuna sahip olup camilerini onların isimleriyle süslerler. Muhammid peygamberin isminin geçtiği dört ayet var; bu ayetleri camiye asmak yanlış mı diye itiraz edenler olabilir. Mescitlerin duvarlarına cennetteki hurilerden söz eden tüm ayetleri güzel hatlarla yazıp asmanın yahut sadece cehennem ile ilgili ayetleri seçmenin bir zararı mı var? Sadece İsa veya Musa ile ilgili ayetleri seçmeye ne demeli? Münafıklarla ilgili ayetler niye olmasın? Mescitlerin duvarına tüm Kuran asılırsa bir sorun olmaz. Ama Kuran’dan bazı ayetler özellikle seçilince işte orada niyet önemli oluyor. Kuran’dan bazı ayetler seçilecekse, sadece Allah’tan söz eden ayetler asılabilir. Örneğin 39:44-45 veya 39:11-12 ayetleri… Ayrıca, mescitlerin duvarına ayet asılacak diye bir kural da yok? Bak 2:285; 3:64; 39:45; 53:23; 72:18.

3:80        Ve size, denetçileri ve peygamberleri rabler (efendiler) edinmenizi de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı emreder mi?

003:080 Muhammid peygambere “Allah’ın oğlu” diyemeyenler, yakıştırdıkları sıfatlarla onu putlaştırıp müşrik oldular. Örneğin, Kelime-i Şehadet’e, yani Tanıklık Söylemine Allah’ın isminin yanına onun ismini koydular, namazda onun ismini zikrettiler, ezana onun ismini eklediler, peygamberlerin en üstünü olarak nitelediler, şefaat hikâyeleriyle ahirette kendilerini Allah’tan kurtaracak biri olarak kabul ettiler, doğumundan ölümüne kadar hiçbir günah işlemediğini ileri sürdüler, ona yakıştırılan yalanları dinlerinin ikinci kaynağı olarak izlediler, kainatın onun için yaratıldığını iddia ettiler. Allah’ın birçok ismini ona da verdiler. Kuran’a göre şirkin ta kendisi olan bu inanç ve davranışı sergileyenler müşrik olduklarını kabul etmezler (6:23).

4:116     ALLAH kendisine ortak koşulmasını affetmez; bunun aşağısındaki günahları ise dilediği kişiye affeder. Kim ALLAH’a ortak koşarsa tamamen sapıtmış olur.

004:116 Şirkin en basit tanımı: Allah’tan başkasının da sana yardım edebileceğine inanmaktır. Allah’a ortak koşanlar kendilerinin Allah’a ortak koşmadığını zannederler  (6:22-23).

5:90        Gerçeği onaylayanlar, sarhoş edici maddeler, kumar, putlaştırılmış taş ve türbeler, şans oyunları sapkın işi birer pisliktir. Bunlardan sakının ki kurtulasınız.

005:090 … Ayetteki “ensab” kelimesi, kutsallaştırılan taşları, türbeleri kapsar. Kâbe etrafındaki dönüş sayısını belirlemek için konulmuş bulunan, ancak sonradan putlaştırılan siyah taş ve Muhammid peygamberin Medine’deki mezarı başta olmak üzere İslam dünyasında sayısız taşlar ve türbeler birer putperestlik merkezi olmuşlardır.

6:82        Gerçeği onaylayanlar ve onaylarını bir zulümle bulaştırmayanlar güvenliği hak etmişlerdir ve onlar doğruyu bulmuşlardır.

006:082 Şirk, yani çeşitli biçimlerle Tanrı’ya ortak koşmak, Kuran’da zulüm olarak tanımlanmıştır (31:13). Peygamberin kendisine şefaat edeceğine inanmak veya türbelerden yardım dilemek, namazlarda Allah’ın isminden başka isimleri zikretmek, dinin kaynağı olarak Kuran’a başka kitapları ortak koşmak gibi Kuran’da anlatılan putperestlikten sakınmalıyız.

6:118-119 Ayetlerine Gerçeği onaylıyorsanız, üzerinde ALLAH’ın ismi anılanlardan yeyin. Size ne oluyor ki, üzerinde ALLAH’ın ismi anılanlardan yemiyorsunuz? Halbuki zorunlu haller haricinde size yasaklananları detayıyla size açıklamış bulunuyor. Birçokları, bilgiye dayanmayan kişisel görüşleriyle halkı saptırıyor. Rabbin sınırı aşanları en iyi bilendir.

006:118-119 Kuran’ı detaylı ve tamam kabul etmeyerek ona Hadis ve fıkıh kitaplarını ortak koşanların en önemli özelliklerinden birisi de Allah’ın haram etmediklerini haram etmeleridir. Nitekim 6:112 ayetiyle başlatılan tartışma, bu konuda verilen bir örnekle 6:155 ayetine kadar devam eder. Mezhepçiler, ayetlerin muhataplarının 15 yüzyıl önce yaşamış ölüler olduğunu iddia ederek sözkonusu ayetleri geçersiz kılmak isterler. Oysa Kuran, dirileri uyarmak için gelmiştir (36:70).

8:35        Onların, Ev’deki namazları hile ve menetmekten başka birşey değil. İnkârınızdan dolayı azabı tadın.

008:035 Kuran, oruç ve zekât gibi namazın da İbrahim Peygamberden itibaren başladığını ve ondan sonraki tüm peygamberlerin ve izleyicilerinin namaz kıldığını bildirir (21:73). Mekkeli inkârcılar hiçbir vakit müşrik olduklarını itiraf etmediler. Aksine İbrahim’in yolunu izlediklerini ileri sürüyorlardı. Evliyalarının kendilerine şefaat edeceğine inandıkları ve Tanrı’nın ismini tek başına anmaktan hoşlanmadıkları için Kuran tarafından müşrik olarak mahkûm edildiler. Muhammid peygamberi ve din adamlarını putlaştıranlar, Mekke müşrikleriyle aralarında fark oluşturmak için onların da namaz kıldığını bildiren bu ayetin anlamını saptırmışlardır. Lütfen 107. sureye ve 9:54 ayetine bakınız. (Bu ayetin geleneksel çevirisi üzerindeki tartışma için “Kuran Çevirilerindeki Hatalar” adlı kitabıma bakabilirsiniz.)

9:31        Din bilginlerini, din adamlarını ve Meryem oğlu Mesih’i ALLAH’ın dışında rabler edindiler. Oysa, yalnız tek Tanrı’ya hizmet etmekle emredilmişlerdi. O’ndan başka tanrı yoktur. O, eş koştukları kimselerden de çok Yücedir.

009:031 Din sadece Allah’ındır (98:5). Falanın filanın fetvalarını din edinmek şirktir. Ayrıca bak: 42:21.

10:59     De ki: “ALLAH’ın size indirdiği rızıkların bir kısmını helal, bir kısmını da haram ettiğinizi görmez misiniz?” De ki: “ALLAH mı size izin verdi, yoksa ALLAH’a iftira mı ediyorsunuz?”

010:059-60 Tanrı’nın yasaklamadığını yasaklayıp onu Tanrı’ya yakıştırmak şirktir. Kuran’a göre bunu yapan din adamları ve onları izleyenler Tanrı’nın baş düşmanlarıdır. Örneğin; son zamanlara kadar mollalar, İran halkına pulsuz balıkları yemeyi haram etmişlerdi. Türkiye’deki bazı din adamları da ıstakoz, midye, yengeç, karides dâhil birçok besin maddesini haram kılarak bu yalanlarını elçisi yoluyla Tanrı’ya yakıştırıyorlar. Bak: 6:145-155.

18:32     Onlara iki adamın örneğini ver: Birisine, etrafını hurma ağaçlarıyla çevirip aralarına başka ekinler bitirdiğimiz iki üzüm bahçesi vermiştik.
18:33     Aralarına bir ırmak yerleştirdiğimiz için, her iki bağ da yemişini hiç esirgemeden cömertçe vermişti.
18:34     Artık bir ürüne sahipti! Nitekim, sohbet ettiği arkadaşına, “Ben senden daha zenginim ve daha fazla ere sahibim” dedi.
18:35     Böylece nefsine zulmederek bağına girdi ve, “Bunun yok olacağını hiç sanmıyorum” dedi.
18:36     “O anın da geleceğini sanmıyorum. Rabbime döndürülürsem de orada daha iyisini bulurum.”
18:37     Kendisiyle konuşan arkadaşı ona dedi ki: “Seni topraktan, ufak bir damladan yaratıp seni bir adam biçimine sokan Rabbini mi inkar ediyorsun?”
18:38     “Bana gelince… O ALLAH benim Rabbimdir, ben Rabbime hiçbirşeyi ortak koşmam.”
18:39     “Bağına girerken, ‘Bu ALLAH’ın bir bağışıdır (maşallah), kuvvet ancak ALLAH iledir (la havle vela kuvvete illa billah)’ demen gerekmez miydi? Senden daha az para ve çocuğa sahip olduğumu görüyor olabilirsin ama,”
18:40     “Rabbim, belki senin bahçenden daha iyisini bana verir ve olur ki bahçene gökten bir felaket gönderir de kupkuru bir toprağa dönüşür.
18:41     “Yahut suyu dibe çöker de bir daha su bulamazsın.”
18:42     Derken, ürünü yok edildi. Çardakları üzerine yığılmış olan bağına verdiği emekten ötürü matem tutmaya ve “Keşke Rabbime ortak koşmasaydım” demeye başladı.

018:032-42 Kuran, halkın Tanrı’dan ayrı olarak ilahlaştırdığı Birçok değişik tanrı örnekleri verir. Örneğin çocuklar (7:90), din liderleri ve bilginleri (9:31), mal ve mülk (18:42), ölmüş evliya ve peygamberler (16:20,21; 35:14; 46:5,6), ego (25:43, 45:23). Sapkın, şirke bulaştırmak için ilk iş olarak, yanlış veya eksik bir şirk tanımını kabul ettirerek öz eleştiri sistemini imha eder. Nitekim müşrikler, kendilerinin müşrik olduğunu kabul etmezler (6:23). Bak 19:81.

19:81     Kendilerine destek olsunlar diye ALLAH’ın yanında tanrılar edindiler.

019:081 Kendini heykellere adamak (7:138) şirkin sadece bir türüdür. Allah’ın isminin yanında başka isimleri anmaktan hoşlanmak (39:45), din adamlarının Tanrı adına koyduğu din kurallarını izlemek (9:31; 42:21, 6:148), peygamberlerin ve evliya olduğuna inanılan kimselerin şefaat ve yardımına inanmak (2:48;10:18), peygamberlerin hatasız olduğunu ileri sürmek (18:110) gibi tavırlar da şirktir. Müşrik kafalar, sapkının hipnozu altında bulunduklarından Kuran’daki apaçık ayetlere rağmen kendilerinin hâlâ tek Tanrıcı olduklarını sanırlar (6:23). Bak 18:32-42.

21:73     Biz onları, emrimize göre yol gösteren önderler kıldık. Onlara iyi işlerin nasıl yapılacağını, namazın nasıl gözetileceğini ve zekatın nasıl verileceğini vahyettik. Onlar bize hizmet edenlerdi.

021:073 Kuran’ın indirildiği dönemde tüm dini görevler, bazı tahrifatlarla birlikte İbrahim’den geldiği biçimiyle biliniyordu. Mekke müşrikleri, oruç, namaz, zekât ve hacdan habersiz insanlar değildi. Bak 2:128; 16:123; 22:78.

24:30     Gerçeği onaylayanlara, gözlerini sakınmalarını (kadınlara gözünü dikip bakmamalarını) ve iffetlerini korumalarını bildir. Bu, onlar için daha temiz bir davranıştır. Elbette ALLAH yaptıklarından haberdardır.
24:31     Gerçeği onaylayan kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar ve açıkta olması gereken yerleri hariç, alımlı yerlerini göstermesinler. Örtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar. Vücutlarının alımlı yerlerini kimseye göstermesinler; ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetkarlar ve işçiler ve kadınların cinsel yönlerini henüz anlamayan çocuklar hariç. Gizledikleri alımlı bölgelerini sergilemek/bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey gerçeği onaylayanlar, topluca ALLAH’a yöneliniz ki başarılı olasınız.

024:030-31 Gerçeği onaylayan erkek ve kadınlar karşı cinsi tahrik etmeyici bir biçimde giyinmeye özen göstermeliler. Gerçeği onaylayan bir kadın, elbisesini bacaklarından aşağı indirmeli (33:59) ve göğsünü örtmeli. Tanrı, bu konuda özellikle esnek bir ifade kullanarak, katı bir ölçü koymayarak, kültüre, zamana ve iklime göre değişebilen; ancak temel prensip olarak, cinsel tacize yol açmamayı hedefleyen bir öğüt vermektedir. Bu öğüdü dinlemeyen kadınların ne zorla örtülmesi, ne devletçe cezalandırılması öğütlenmiştir ne de örtünmedikleri için onların cehennemi dolduracağı bildirilmiştir. Affedilmeyecek en büyük suç olan şirk çamuru içinde kaşlarına kadar gömülmüş tamamı erkek din adamlarının kadınların giyimi konusunda kılı kırk yarmaları ve Orta Çağ rahibelerinin giysilerini kutsamaları, onların cinsel ve psikolojik problemleriyle ilişkili olabilir mi? Kadınların örtünmesini öğütleyen ayetler kadınları azgın erkeklerin tacizinden korumayı amaçlar. Eteklerini ne kadar uzatacaklarına, göğüslerini kapatıp kapatmayacaklarına kadınların kendisi karar verecektir; erkekler değil. Gerçeği onaylayan bir kadına, kendisinin ve toplumun huzuru için öğüt vermek ayrı, o kadını zorla çuvala sokmaya çalışmak ayrı. Hele söz konusu öğüdü inanmayan kadınlara da dayatmak haddi aşmaktır. Kuşkusuz, inançlarından dolayı başlarını örten veya çarşaf giyen kadınların örtülerini zorla açmaya çalışan laik yobazların da şeriatçı yobazlardan pek farkı yok. Örtü konusuna kafayı takıp akıllarını örtmüş olanlar maalesef 7:26 ayetiyle de ayılmıyorlar. Bak 33:55.

25:3        Buna rağmen O’nun yanında, birşey yaratamayan, kendileri yaratılan, kendilerine bile yarar ve zarar veremeyen, öldüremeyen, yaşatamayan ve diriltemeyen bir takım tanrılar edindiler.

025:003 Tanrı’ya ortak koşulanların büyük çoğunluğu ölmüş peygamberler, evliyalar, mezhep imamları, devlet adamları ve kahramanlardan oluşmaktadır. Müşriklerin yaşayan liderleri, genelde ölmüş kahramanların şöhretlerini istismar ederek cahil halkın üzerinde güç ve otorite sahibi olurlar. Putlaştırılmış kahramanların kabirlerini ve mezarlarını ziyaret merkezine çevirmek, müşriklerin ortak özelliğidir.

33:12     İkiyüzlüler ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, “ALLAH’ın ve elçisinin bize verdiği söz boş bir hayalden başka birşey değilmiş!” diyorlardı.

033:012 Peygamberin sahabesi (arkadaşı) olan herkesi kutsayan bir görüş egemendir Sünni literatürde. Sünni kaynaklar, sahabeyi, “müslüman olarak Peygamberle görüşmüş kişi” diye tanımlar. “Sahabelerim yıldızlar gibidir; hangisini izleseniz doğru yolu bulursunuz” gibi nice uydurma Hadislere kanan bir şair “sahabenin atının burnundaki toz” kadar bile olmadığını yazmıştı bir zamanlar. Halbuki sahabelerin içinde birçok sahtekâr ve münafık da vardı. Peygamber bunların bir kısmını zorluk anında tanıdıysa da bunların isimleri ilan edilmedi. Nitekim Muhammid Peygamberin vefatından kısa süre sonra, Kuran’ın mesajını terk eden cahiliyye dönemi hastalıklarını hortlatan, kabilecilik ve liderlik ihtiraslarıyla müminleri boğazlayan partilerin ön saflarında binlerce sahabe vardı. Münafık sahabelerin uydurduğu Hadisleri “sahih” diye yutturabilmek için tüm sahabeleri kutsayıcı Hadisler uyduruldu. Halbuki inkârcılar dâhil, Peygamberin tüm çağdaşları “sahabe” olarak tanımlanır Kuran’da (34:46; 53:2; 81:22). Kuran’ı dinleyen mi var?

33:38     ALLAH’ın kendisine yasallaştırdığı bir konuda peygambere herhangi bir engel yoktur. Bu, öteden beri, gelmiş geçmişlere uygulanan ALLAH’ın sünneti (yasası) dır. ALLAH’ın emri, belirlenmiş ve kesinleşmiştir.

033:038 Kuran, “Hadis” (söz) kelimesini Tanrı’nın sözlerinden farklı sözler için kullandığında genellikle kötü bir anlamda kullanır (12:111; 31:6; 33:53; 45:6; 52:34; 66:3). Peygambere yakıştırılan yalanların “Hadis ve Sünnet” adıyla anılacağını önceden bilen Tanrı “Sünnet” (yasa) kelimesini de sürekli “Tanrı’nın Sünneti” olarak kullanmıştır (33:38,62; 35:43; 40:85; 48:23). Tanrı’nın Sünnetine karşı putlaştırdıkları Muhammid peygamberin Sünnetini uyduranlar, 35:43’te sözü edilen Sünnete mahkum olacaklardır. İşin daha da ilginci, Hadis ve Sünnet’in yanında uydurulan üçüncü öğreti olan İcma (toplu karar) kelimesi de Allah hariç kimin için kullanılmışsa olumsuz bir anlamla mahkum edilir (20:60; 70:18; 104:2; 3:173; 3:157; 10:58; 43:32; 26:38; 12:15; 10:71; 20:64; 17:88; 22:73; 54:45; 28:78; 7:48; 26:39; 26:56; 54:44…). Tüm bunlar bir rastlantı mı? Bak 39:18; 66:3.

34:13     O ne dilerse onun için yaparlardı: Mihraplar, heykeller, derin havuzlar ve ağır kazanlar… Ey Davut ailesi, şükür göstergesi olarak çalışın. Kullarımdan pek azı şükredicidir.

034:013 Bir peygamber ve devlet başkanı olan Süleyman aynı zamanda sanatı takdir eden birisiydi. Kâbe’nin yanındaki Hajerül Esved denilen siyah taşa tapan, türbeleri ibadethanelere çeviren, ölülerden şefaat medet uman Hadisçi Sünnetçi din adamlarının sanat amacıyla yapılmış heykellere alerji duymaları ilginç bir tavırdır.

36:70     Dirileri uyarır ve inkarcıları açığa çıkarır.

036:070 Kuran’ın dirileri uyarmak için indirilmiş olduğunu bildiren biricik ayetin yer aldığı Ya Sin suresinin, özellikle ölülere okunan bir sure olarak tanınması gariptir. Uydurma Hadisleri izleyen “diriler”, Tanrı’nın inadına, bu ayetleri işitmeyen ölülere okumaktadırlar. Anlamadıkları ve inanmadıkları bir kitabı, kendilerini işitmeyen ölülere okuyanlar dünyanın en anlamsız işini yaptıkları gibi bundan para bile kazanabilmektedirler! Bu, Guinness rekorlar kitabına “dünyanın en garip işleri” arasında listeye girmeli.

39:3        Kesinlikle, din sadece ALLAH’a aittir. O’nun dışındakileri evliya (dostlar) olarak edinenler, “Onlar bizi ALLAH’a daha fazla yaklaştırsın diye biz onlara hizmet ediyoruz” (derler). Ayrılığa düştükleri bu konuda onların arasında ALLAH karar verecektir. ALLAH kuşkusuz, yalancıları ve nankörleri doğru yola iletmez.

039:003 Mekke müşrikleri ile İslam dinini bir limited veya anonim şirketi dinine çeviren günümüz müşrikleri arasında pek bir fark yoktur. Peygamberin, evliyaların kendilerine şefaat edeceklerine inananlar, onları Tanrı’ya eş koşmaktadırlar; itiraf etmeseler bile (6:23). Ayrıca bak, 2:48.

39:11     De ki: “Dini yalnız ALLAH’a has kılarak O’na hizmet etmekle emredildim.”
39:12     “Ve en ileri derecede müslüman olmam emredildi.”
39:13     De ki: “Rabbime karşı gelirsem Büyük Günün azabından korkarım.”
39:14     De ki: “Dinimi yalnız ALLAH’a has kılarak O’na hizmet ediyorum.”

039:011-14 İslam dininin biricik kaynağı olan Kuran’ı terkeden Müslümanlar, dini Yalnız Tanrı’ya özgüleyeceklerine, onu, tanrı + peygamber + sahabe + tabiin + mezhep müctehitleri + mezhepte müctehitler + eski alimler + ve daha sonra gelen alimciklerden ve şeyhlerden oluşan bir anonim şirketin ortaya koyduğu bir beşerî din haline dönüştürdüler. Bak 7:29; 16:52; 39:2,14; 40:14,65; 98:5

39:53     Onlara bildir: “Kendilerine karşı sınırı aşan kullarım, ALLAH’ın rahmetinden ümit kesmeyin. ALLAH tüm günahları affedicidir. O Bağışlayandır, Rahimdir.”*

039:053 Tanrı’ya şirk koşmak, “günah” (zanb)tan farklı bir kategoridedir; o bağışlanmayan bir suçtur. Tanrı’dan başkasına kulluk sözkonusu olmayacağına göre bu ayetteki “kullarım” ifadesindeki iyelik zamiri problem oluşturmakta. Ancak Arap edebiyatı zamirlerin aniden değişmesine açıktır; hatta bu değişim belagatta “iltifat” sanatı diye bilinir. Bak 4:48,116; 39:10.

42:21     Yoksa ALLAH’ın izni olmadığı halde onlar için dini kurallar ve yasalar ortaya koyan ortakları mı var? Daha önce belirlenmiş bir karar olmasaydı onların arasında yargı verilirdi. Zalimlere acı bir azap vardır.

042:021 Günümüz “Müslümanlarının” bildiği ve uygulamaya çalıştığı İslam, yüzyıllar boyu, din adamlarının uydurdukları kurallarla öylesine bozulmuştur ki Muhammid peygamberin bildirdiği İslam diniyle ilgisi kalmamıştır. “Ulema” geçinen din adamları, o kadar çok şeriatlar, haramlar, çarşaflar, peçeler, gıdasal yasaklar, sakallar, sarıklar, istincalar, istibralar, misvaklar, sağ ayaklar, sol ayaklar, Hadisler, Sünnetler, şefaatler, hazretler, efendiler, kerametler, melanetler, evliyalar, şerifler, seyyitler, hırka-i şerifler, kıl-ı şerifler, takiyyeler, takkeler, tespihler, tekkeler, mezhepler, tarikatlar, şatahatlar, muskalar, istihareler, hülleler, hileler, türbeler, nafileler, mekruhlar, menduplar, sevaplar, müstehaplar, fetvalar ve palavralar uydurmuşlardır ki İslam dinini yaşanması felaket getiren bir şirk dinine çevirmişlerdir. Müslüman halkların dünyanın bu kadar gerisinde kalmalarının en önemli sorumluları bu müşrik din adamları ve onları kullanan politikacılardır. Tanrı bu durumu düzeltmek ve mesajını hurafe ve bidatlerden arındırmak için “büyüklerden biri” diye nitelediği mesajı gönderdi bize (74:30-35). Bak 9:31; 33:67.

42:52     Biz böylece sana katımızdan bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir gerçeği onaylama nedir bilmezdin. Ancak onu, dilediğimiz kulları doğruya ulaştıran bir ışık kıldık. Sen elbette doğru yola kılavuzluk ediyorsun.

042:052 Muhammid peygamber dâhil hiçbir insan kimseye kurtuluş için kılavuzluk edemez (28:56) ancak, her mümin Tanrı tarafından belirlenen “doğru yola” kılavuzluk edebilir. Bir başka deyişle, dini ve hidayeti belirleyen Tanrı olup, bize düşen onun tebliğidir. Muhammid peygamberi ayrı bir hidayet kaynağı haline getirmek şirktir. Bak 6:112-114; 39:11.

53:19     Gördünüz mü (dişi putlarınız olan) Lat ve Uzza’yı?
53:20     Ve üçüncüleri olan Menat’ı?
53:21     Erkekler sizin de dişiler O’nun mu?
53:22     Ne de insafsız bir paylaşma!
53:23     Onlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka birşey değildir ve ALLAH onlar için hiçbir delil indirmemiştir. Kendilerine, Rab’lerinden bir yol gösterici geldiği halde, sadece kuruntuları ve fantezileri izliyorlar.

053:019-23 Mekke müşrikleri, soyut bir putperestlik anlayışına sahiptiler. İbrahim döneminde yaygın olan heykellere tapma biçimindeki putperestlik İbrahim’in mücadelesi sonucunda biçim değiştirmek zorunda kaldı. İbrahim’in yolunu izlediklerini sanan Mekke müşrikleri, Tanrı’ya yakın sandıkları denetçilerin ve ölmüş evliyaların isimlerini şefaat amacıyla anıyorlar (39:3) ve kendilerini tektanrıcı sanıyorlardı (6:23; 16:35). Muhammid peygamberden sonra, peygamberle birlikte birçok arkadaşını ve “evliyaları” putlaştıran ve şefaatleri için onların isimlerini anan müşrikler, kendileriyle Mekke müşrikleri arasındaki benzerliği kaldırmak için onların heykellere taptıklarını uydurdular. Ne var ki hayalî heykellerin biçimi konusunda ihtilafa düştüler. Kuran’a göre Mekke müşrikleri İbrahim’in kurduğu Mescid’de namaz kılıyor, hac ediyor, oruç tutuyorlardı (8:35; 9:19,45,54; 2:199).

66:3        Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir hadis söylemişti. Eşi bunu yayınca, ALLAH onu bundan haberdar kıldı. Ona durumun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından ise vazgeçmişti. Peygamber konuyu eşine açınca eşi, “Bunu sana kim haber verdi?” diye sordu. “Herşeyi Bilen ve herşeyden Haberdar olan bana bildirdi” diye cevapladı

066:003 Peygamberle ilişkili olarak “Hadis” (söz) kelimesi iki kez kullanılır. Biri burada diğeri ise, 33:53 ayetindedir. Burada, Peygamberden işitilen Hadisin başkalarına yayılması eleştiriliyor, 33:53 ayetinde ise, Hadislerin dinlenilmesi eleştiriliyor. Geleceği bilen Allah, Hadis, Sünnet ve İcma denilen üçlemeyi Kuran’a şirk koşanları her yönüyle mahkûm etmektedir. Bak 33:38; 45:6.

 

Şirk videoları:

Aracısız Allah’a bağlanan, şeytana bağlanırmış.

http//www.youtube.com/watch?v=2Y2EaN9JE98

 

Şeşhi Mahmud Azrail’i kovmuş!

http//www.youtube.com/watch?v=qtSgGSk8pJY

 

Uyduruk hadis kitaplarında olmayan uydurmaların kaynaklarını sormayın:
http://www.youtube.com/watch?v=WUsbjeJHv8k

 

Cern deneyinden bahsediyor Cübbeli.

http//www.youtube.com/watch?v=_NB7Mu-clQc

 

Burda da yeni nesil bir salavat icat etmiş.

http//www.youtube.com/watch?v=C78BTBbbn4w

 

Tevbe suresinin son iki ayetinin faziletleri..

http//www.youtube.com/watch?v=TMMxoI7N0pQ

 

Bizim tarikatın avantajları!

http//www.youtube.com/watch?v=P1Nx7ejF2l4

 

Allah’ı Muhammed ile Eşitleyen müşrik şeyh
http://www.youtube.com/watch?v=t4iqTcGMwm8
Girerken altını, çıkarken üstünü kesiyorlar
http://www.youtube.com/watch?v=uRzRrKefbNM

 

 

Share