Aziz ve İbrahim 4

Share

Aziz ve İbrahim 4

Yasin Çolak
www.19.org
19 Aralık 2013

bismillah1

(Üçüncü episod’u okumak için http://19.org/tr/6313/aziz-ve-ibrahim-3/)

Aziz: En son peygamber efendimizin Kuran’ı açıklamak gibi bir görevi olup olmadığı konusunu konuşuyorduk. Sen böyle bir görevi olmadığını söylemiştin. Bence bu Kuran’la çelişen bir anlayış. Buna dair söylediğim ayeti tekrar hatırlatmak istiyorum.

İbrahim: Dinliyorum.

Aziz: 16:44 Sana bu zikri indirdik ki, kendilerine indirileni halka açıklayasın ve onlar da düşünsünler.

Bu ayette çok açık bir şekilde peygamber efendimizin Kuran’ı açıklamak gibi bir görevi olduğu söyleniyor. Bu açıklamayı nerede bulacağız?

Aynı konudaki bir başka ayet de şöyle: 14:4 Biz her elçiyi ancak halkının diliyle göndeririz ki onlara açıklayabilsin…

İbrahim: Sen nerede buluyorsun o açıklamayı?

Aziz: Peygamberin Kuran’ı açıklamak gibi bir görevi var mı yok mu?

İbrahim: Hayır yok. Ben sana peygamberin görevinin ne olduğunu anlatan ayetlerden birkaç tanesini söyleyeyim sonra bu ayeti konuşalım.

Aziz: O konudaki fikrini biliyorum. Bana 16:44 ve 14:4 ayetlerinde geçen “açıklamak” kelimesini anlat. Nedir bu açıklama ve nasıldır?

İbrahim: Kuran, zaten apaçık olan bir kitaptır. Şu ayetleri dinle:

2:99 Sana apaçık ayetler indirmekteyiz. Yoldan çıkmış olanlardan başkası onları inkar etmez.

5:97 Karanın ve denizin karanlıklarında yollarınızı bulasınız diye sizin için yıldızları yaratan O’dur. Bilen bir toplum için ayetleri detaylı olarak açıklamış bulunuyoruz.

7:32 De ki: “Allah’ın, kendi kulları için yarattığı süsleri ve güzel rızıkları kim haram edebilir?” De ki: “Onlar dünya hayatında inananlar içindir, ahiret ise sadece onlar içindir.” Bilen bir toplum için ayetlerimizi böyle detaylı açıklarız.”

17:41 Biz, öğüt almaları için Kuran’da açıkladık. Ne var ki, bu sadece onların nefretini arttırır.

24:34 Size apaçık ayetler, sizden önce geçmiş kimselerden örnekler ve erdemliler için bir ögüt indirmiş bulunuyoruz.

Sana Kuran’ın bizzat Allah tarafından açıklandığını söyleyen otuzu aşkın ayet söyleyebilirim. Kuran, kendisini Allah tarafından açıklanmış, detaylı, yeterli ve anlaşılması kolay bir kitap olarak tanıtırken sen hala Muhammed peygamberin Kuran’ı açıklamak gibi bir görevi olduğunu söyleyebiliyorsan, kusura bakma ama bu ayetleri hiç umursamıyorsun demektir.

Son bir ayet daha söyleyeceğim:

54:22 Kuran’ı, mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mu?

Bu son okuduğum ifade Kamer Suresi’nden ve biliyor musun, tam dört kez tekrarlanıyor Kuran’ın kolaylaştırılmış olduğu bu surede.

–          16:44 Biz sana zikri indirdik ki onlara indirileni açıklayasın.

Aziz: Bir sürü ayet söyledin ama sana verdiğim ayetlerdeki “açıklamak” ifadesini hala açıklamadın. Sadece o iki ayet bile peygamberimizin Kuran’ı açıklamak gibi bir görevi de olduğunu net bir şekilde söylüyor.

İbrahim: Ben bu kelimenin kökünü inceledim. BYN kökünden geliyor.

Aziz: Evet…

İbrahim: Aynı kökten türeyen “Letübeyinünnehü” kelimesi var. Onu da hatırlıyor musun? 3:187 ayetinde geçiyor. Oradaki kullanım senin “açıklamak” anlamını verdiğin ifadenin gerçek anlamını ortaya koyuyor.

Aziz: Ne diyor?

İbrahim: 3:187 Allah kendilerine kitap verilenlerden, “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz,” diye söz almıştı. Fakat, onlar, onu arkalarına atıp az bir fiyata sattılar. Ne kötü bir alış veriş!

Aziz: Burada da “açıklayacaksınız” diyor… Farklı bir anlam yok!

İbrahim: Dikkatli oku… “Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz” Ayette “açıklama” ifadesi, “gizleme” ifadesinin zıttı olarak kullanılıyor. Yani, “anlaşılmayan birşeyi açıklamak” anlamında değil; “gizlememek, açığa vurmak, ilan etmek anlamında” kullanılıyor. Zıt anlamı “gizlememek” olan kelime “açığa vurmak”tır; tafsil etmek anlamındaki “açıklamak” değildir.

Aziz: Himm… Tam anlayamadım!

İbrahim: Yani tıpkı bizim Türkçe’de kullandığımız gibi… İki anlamlı bir kelime… Türkçe’de de açıklamak kelimesi, hem anlaşılmayan birşeyi açıklamak, hem de ilan etmek, bildirmek anlamlarına geliyor. “Hakim kararını açıkladı”, “Sınavı kazananların listesi açıklandı”… Bu cümlelerde, anlaşılmayan birşeyi açıklamak sözkonusu değil; bir durumu açığa vurmak, duyurmak anlamı var.

Aziz: Yine de şöyle bir sıkıntı var: Kuran, zaten peygambere insanlara onu bildirmesi için geliyor. Niye bir daha “onu bildir” diye emir var ki? Zaten gizlemesi gibi bir sıkıntı olması mümkün değil. Yani senin benzetmenden hareket edersek, postacıya mektubu verdikten sonra “bunu yerine ulaştır” dememize gerek yoktur. Onun görevi zaten odur. Mektubu ona vermek yeterlidir.

İbrahim: Peygamber sonuçta bir insan ve aldığı vahiyler ona  ağır sorumluluk yüklüyor. Ve bir insan sıfatıyla bu sorumlulukların ve toplumsal baskıların etkisinde kalabiliyor. Bir takım emir ve yasaklar ona ağır geliyor, belki onların hikmetini kavramakta zorluk da çekiyor. Ayet böyle bir korku ve endişe duymamasını, ve bu tip endişelerin vahyi ilan etmesine engel olmamasını söylüyor.

Aziz: Buna inanmamı beklemiyorsun herhalde! Vahiy alacak ve bunu gizlemek gibi bir endişe duyacak!?

İbrahim: Mümkündür… Buna dair ayetler var. Onlara bakalım:

7:2 Bu, sana indirilen bir kitaptır. Onunla uyarman ve inananlara öğüt vermen konusunda göğsünde bir kuşku ve sıkıntı olmasın.

3:60 Bu, Rabbinden gelen gerçektir; kuşkulananlardan olma.

Aziz: Yani sonuçta diyorsun ki, peygamberin Kuran’ı açıklamak, yorumlamak, öğretmek gibi görevleri yoktu.

İbrahim: Ben demiyorum; Kuran diyor bunu. Muhammed peygamberin tek görevi var; duyurmak:

5:99 Elçiye düşen görev sadece duyurmak. ALLAH ise açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.

3:20 Seninle tartışırlarsa, “Ben ve beni izleyenler kendimizi ALLAH’a teslim ettik,” de. Kitap verilenlere ve kitap verilmeyenlere (ümmilere), “Teslim oldunuz mu,” de. Teslim olurlarsa, doğruyu bulurlar. Yüz çevirirlerse, görevin sadece duyurmaktır. ALLAH kulları görür.

Aziz: Sen bu mantıkla peygamber efendimizin Kuran’ı öğretmek gibi bir görevi olduğunu da inkar ediyorsundur.

İbrahim: Kuran’ın öğreticisi Allah’tır:

56:1-2 Rahman, Kuran’ı öğretti.

Aziz: Görevi sadece mektubu taşımak olan, duyurmaktan ve bildirmekten başka görevi olmayan bir insan neden örnek olarak gösterilsin ki! Sen hiç örnek gösterilen bir postacı gördün mü? Senin tabirinle postacı, mektubu verir ve gider ama peygamber Allah tarafından örnek gösteriliyor.

İbrahim: Peygamber elbette bizim için örnektir. Yalnız mesele, peygamberin örnekliğini nereden öğrendiğin meselesidir. Eğer sen Muhammed peygamberin örnekliği için Kuran dışı kaynaklara başvuruyorsan, sana şunu söyleyeyim; hadis kitaplarındaki peygamber portresi hiç de örnek alınacak özellikler göstermez. Kuran, 60:4 ayetinde İbrahim peygamberi de örnek gösteriyor. İbrahim peygamber senin için örnek değil mi?

Aziz: Elbette örnektir. Kuran, İbrahim ismini Muhammed isminden daha çok zikreder. İbrahim’in tevhidi mücadelesi Kuran’da anlatılır. Onun yaptıklarını Kuran’dan açıkça öğreniyoruz.

İbrahim: İbrahim’in örnekliği için Kuran sana yetiyor ama iş Muhammed peygambere gelince Kuran’ın anlattığı Muhammed yeterli olmuyor ve başka kaynaklara başvurma ihtiyacı duyuyorsun. Bunu ikinci kez tekrarlıyorum ama; hayrını gör!

Aziz: İslam tarihi boyunca, bir çok insan Kuran hakkında konuşmuş, yorum yapmış, anladıklarını insanlarla paylaşmış. Belki de tarihte hakkında Kuran kadar konuşulan bir kitap yoktur. Yüzlerce tefsir, binlerce kitap, yüzbinlerce alim, milyonlarca vaaz… Bilgilisinden cahiline, kadınından erkeğine, inananından inkarcısına hemen herkes Kuran hakkında konuşmuş ve anlayışlarını söylemiş… Ama bu dinin peygamberi, bu Kitabın vahyedildiği insan, Allah tarafından övülen peygamber efendimiz Kuran hakkında konuşunca ve onun ümmeti olan bizler de peygamberimizin bu yorumlarını dikkate alınca, sizin gözünüzde müşrik oluyoruz! Allah aşkına söyle, bu adil bir şey mi? Herkes Kuran hakkında konuşacak ama peygamber efendimiz, alemlere rahmet olarak gönderilmiş insan konuşunca onu susturacaksınız veya söylediklerini hiç dikkate almayacaksınız! Allah’tan korkun biraz. Ben sana başka bir şey demeyeceğim.

İbrahim: Bir kere peygambere isnad edilen o sözlerin onun tarafından söylendiğine delilin yok.

Aziz: Olsa ne olacak ki! Kabul mu edeceksin, peygamber efendimizin söylediğinden emin olsan?

İbrahim: Burada mesele peygamberin Kuran hakkında konuşmuş olup olmadığı değil, Allah’tan başka bir otoritenin dinde kaynaklık teşkil edecek söz söyleme hakkına salıp olmadığı… Bunu şimdilik konuşmayacağım çünkü sen ilmi değil duygusal tepkiler vermeye başlıyorsun.

Aziz: Allah ıslah etsin seni… Son bir ayet söyleyip konuyu kapatacağım şimdilik çünkü peygamber efendimiz hakkındaki bu yaklaşımın beni acayip rahatsız etti:

9:128 İçinizden size öyle bir elçi gelmiş bulunuyor ki sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir; size düşkün, inananlara şefkatli, merhametlidir.

Selamun aleyküm!

İbrahim: Peki… Aleyküm selam!

 

(Birinci episod’u okumak için http://19.org/tr/6207/aziz-ve-ibrahim-1/)

ysncolak@gmail.com

 

Share