Karanlıktan Aydınlığa

Share

Yirmi dokuz Yaşında bir Gencin 74:37 ayetindeki
İkinci Gruptan Birinci Gruba Geçiş Serüveni

 quran cover

 

İsmim C.E. 1984 doğumluyum. Önceleri tasavvuf münkiri olan babam 1989 yılında Menzil Nakşibendilerine bağlandı. Benden bir buçuk yaş küçük olan kardeşim F.E. ile beni bir ara Menzile bile götürdü.  Babamın evde sofilerle bol sigaralı sohbetleri ve yatsı namazı sonrası hatm-i haceganları ( odadan yükselen cezbe sesleri) oldu. Yani tarikata çok uzak değil idik. Babam bizleri namaza hiç zorlamadı, hep dua etti.

Nur Talebeliği Dönemi

13 yaşımda Risale-i Nur talebelerinin ortaokul çocuklarına hitap eden sohbetlerine gitmeye kardeşimle beraber başladık.  Çok samimi ve fedakâr ağabeylerimiz vardı. Onları çok sevdik. 28 Şubat sürecinde bulunduğumuz ilden sürülüp tayinimiz çıkınca ağabeylerimizden ayrıldığımız için çok üzüldük çok ağladık. O yıllarda Fethullah Gülen cemaati ile Nur Cemaatinin arası zannedersem çok bozuk değildi.

Fethullah Gülen Cemaati Dönemi

Ortaokul yıllarında F.G. Cemaatinin yurdunda kaldık. 1999’da cemaatin önde gelen okullarından birini burslu kazandım ve Fethullah Gülen’in can yoldaşlarının sohbetlerine dahil oldum. Namaz kılmaya bu okulda başladım. Eğitim ve öğretimlerine lafım yok. Öğretmenlik işini çok iyi yapıyorlar. Belletmen ağabeylerimiz yine çok fedakârdı. Risale Dersleri, F.G. kitapları dersleri sürekli devam etti fakat Kur’an’dan ders yoktu. Sohbetleri sırasında bahsedilen ayetler vardı sadece.

Serbest Dönem

Konservatuvara yazılmayı, müzik yapmayı çok istememe rağmen (Liseye girmeden önce de çok istemiştim) ailem destek olmadı. Zeki bir sayısal öğrencisi ya doktor ya da mühendis olmalıydı. 2003 yılında Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümüne girdim ve 2008 yılında bitirdim.

Bizim başımıza verilen “ağabey”lerin benim sorularıma cevap vermemesi üzerine F.G. cemaatinin sohbetlerine gitmeyi bıraktım. Onlara gönül borcum vardı, harika bir ortamda lise okudum.

Yurt dışı hayatı ve Tarikat dönemi

Mühendislik yerine daha sosyal iş alanlarına ilgi uyduğum için mühendislik hiç yapmadım, 2009 yılında bir dönem Almanya’da staj yapmayı Allah nasip etti. Almanya’da kalacak başka yer bulamadığımdan F.G. cemaatinin bekârlar için olan evinde kaldım. 5 Ay kadar sonra Uzakdoğu’ya bir çalışmaya gittim. F.G. cemaati vasıtası ile değildi, kendi başvurum ile gitmiştim ancak benim cemaat lisesi döneminden cemaat bağlantılarım çoktu. Onun için F.G. cemaatinin derneği ile sürekli görüşme halindeydim. Öğretmen arkadaşlarımız oldu. Arada sırada sohbetlere gittik.

Ev arkadaşım Sudanlı Hatmiye (Khatmiya) tarikat ehli biriydi. Allah hidayet versin çok  iyi bir insandı. Benim çocukluk dönemimden kalanlar, hikâyeler kerametler, vs. aklıma geldikçe sohbet sohbeti açtı ve beni tarikata girmeye çağırdı. O sırada Türkiye’ye yıllık izne geldiğim dönemde 4-5 yıldır tarikatın içinde olan kardeşime tarikata girmek istediğimi belirttim. Yıllık izin dönüşünden bir gün önce tarikata giriş ritüellerini yaptım. Yapmaya devam ettim.

İşimden ayrıldıktan sonra Türkiye’de askerlik durumumdan dolayı başka birşeyler yapabilir miyim diye tarikatın önde gelen isimlerine danıştım. İslami finans üzerine çalışmak istememden dolayı tekrar yurt dışına gitmek istediğimi belirttim. Kararımı olumlu karşıladılar ve gerekli bağlantıları sağladılar. Başvuru işlemleri ve burs bulma işleri için 3 ay boyunca uğraştım. Bu sırada tarikatın temsilcileri  (vekiller)  ve diğer sofiler tarafından ağırlandım.(Belki bana karşı gösterdikleri ilgi ve iyilikler için Allah onlara hidayet verir inşallah) Allah’a binlerce şükür dünyadaki İslami finans aldatmacasının nasıl döndüğünü gördüm ve bu isteğimden vaz geçtim. Uzakdoğu’da küçük bir girişimcilik denemesinden sonra her şeyi geride bırakıp sonra Türkiye’ye askerlik yapmak üzere döndüm.

Tarikattan Hakk’a

Askere gitmeden önceki iki aylık süre içerisinde tarikatın İstanbul’da iş adamları derneğinin genel merkezinde koordinatörlük yaptım. Bu sırada tarikatın nasıl bir sistem üzerine kurulu olduğunu yakından görmek nasip oldu. Zira yurt dışında iken sistemi tam olarak kavrayamadığımın farkına vardım.

Evet, ben kördüm. Sorgulamaya bir o kadar aç, ancak sorgulamaktan bir o kadar uzak tutulmuş ben tamamen bilinçsizdim. Kur’an’ı kendi kendime anlayamayacağımı kafama yerleştirmiştim. Kur’an bizim anlayamayacağımız kadar derin karışık ve sırlarla dolu bir kitaptı. Yüzlerce din âliminin yorumlarına karşılık benim cahil kafam bir hiçti. Kur’an’ı bir defa bile baştan sonra Türkçe okumamıştım. Kur’an dışındaki kitaplar bizim için daha önemliydi.

Daha önceden benimle benzer bir şekilde F.G. okullarında okumuş ve Menzil’e bağlanmış ve kendi zekâsı ile Kur’an ile Hakk’a ulaşmış olduğunu sonradan öğrendiğim dostum F.E. ile irtibat halinde idim. F.E. ile onun Uzak Doğu bir ziyareti sırasında tanışmıştım. İstanbul’dayken görüşmeye devam ettik. Allah razı olsun bu arkadaşım benimle tarikat hakkında hiç tartışmadı. Sadece kafama takılan soruları zaman zaman soruyordum. Beni Kur’an-ı anlamaya yöneltti.

Allah’a binlerce şükür ki askerlik sürecinde Kur’an’ı çalışma fırsatı buldum. Elimde kalemim ile ayetlerin altını çizerek, üzerlerine notlar alarak okudum. Okudukça hayatımın Kur’an le ne kadar çeliştiğinin farkına vardım. Okudukça titriyordum, kendi kendime haykırıyordum. Her şey çok çok açıktı. Kur’an ı anlamak için ciltlerce kitap yazmaya gerek yoktu. Bizim için inmişti. Doğrudan bize hitap ediyordu.

Askerden sonra biraz daha kitapları karıştırdım. Tasavvuf kitapları ve Kur’an tefsirlerini, Tasavvufun kaynak olarak gösterdiği hadisleri araştırdım. Gerçekten dayanakları yanlış anlamlandırılmış ayetler ve zayıf hadisler idi. (O zamanlar Hadisler konusunda tecrübem fazla olmadığı için İslam’ın kesin kaynaklarından olarak kabul ediyordum)

Tarikat bitmişti benim için artık. Yolum babamdan ve kardeşimden ayrıydı.

Askerden dönüşte babamla yaptığım konuşmalarda gösterdiğim delillere rağmen babam kaçıyordu. Hala kaçmaktadır. “Benim ilmim bu söylediklerine yetmez!” diyerek konuları kapatıyordu. Sonradan annemden duyduğum kadarıyla çok yıkılmış ve üzülmüş. Babam tarakta bağlanmadan önce tarikat münkiriymiş. Hatta mezhepleri de inkar etmiş. Zamanında mealciler grubu ile Kur’an meali sohbetlerine gitmiş. Her nasılsa ikna olmuş ve tarikata girmişti. Tarikat münkirliğini tecrübe edip sonradan tarikata girdiği için onu ikna etmem nerdeyse imkânsızdı.

Akrabalarımız arasında “Ayaklı Kütüphane”  olarak anılacak kadar kitap devirmiş yüksek mühendistir. Ancak Kur’an’ın bırakın tefsirini, mealini bile kendi başına okumamıştır. Israrla okumamaktadır. (İbrahim Peygamber’in babasına ettiği dua gibi, Allah ona hidayet versin inşallah)

Ruhani Yolculuğum

Serbest dönemimde namaz kılmaya devam ediyordum ancak spritüal olarak bir şeyler aramaktaydım. Meditasyon, Transandantal Meditasyon ve Reiki’ye ilgi duyuyor ve bu  konuda kendi kendime pratik yapıyordum. Çakra ve Ki enerjisi sistemini çok iyi çalışmıştım. Bundan dolayı spritüal İslam bana çok yakın geldi. Yaşadığım spritüal deneyimlerden sonra  bunu İslam ile bağdaştırmak çok iyidi. Hem spritüal pratiklerimden uzak kalmıyordum hem de aklımca Allah’a yaklaşıyordum. Sadece metotlarımı değiştirmiştim. Ancak hiç sofizmin doğu dinlerinden alıntı olabileceğini düşünememiştim. Bilakis bu spiritüalizm ve mistisizmin hep var olduğunu, Hinduizm Budizm gibi eski dinlerin islamın eski spritüal metotları olduğu kanaatine varmıştım. Yani birisi Hakk birisi Batıl idi benim için.

Tarikata girdiğim anda tavsiye edilen bütün ritüelleri yerine getirdim. Günde yaklaşık bir saat zikir ve ritüelleri yapıyordum ayrıca yirmi sayfa Arapça Kur’an okuyordum. Bir buçuk sene buna devam ettim. Günahlardan uzak durmaya çalışıyor, günah işleyince inanılmaz bir ıstırap duyuyordum. Ancak içten içe bir şeyler beni yiyordu, zira bu kadar zikir ve övülen ritüelleri yerine getirmeme rağmen bir değişiklik hissetmiyordum Vaadedilen bir yükselme ya da huzurlu bir durum olmadı.

En çok huzuru Kuran-ı okurken Allah’ın doğrudan bana aktardığı öğütleri anlamaya çalışırken buldum. O’ndan öğrendiğim duaları yaparken buldum. Günde bir buçuk – iki saatimi tarikat ritüellerine ve anlamını bilmediğim Arapça Kur’an’a ayıran ben,  gerçeklerle yüzleşirken bocalamıştım biraz. “Daha çok ibadet eden daha çok kazanır” mantığı ile gitmiştim bu yollardan önceleri. İbadetten anladığım ise sadece ritüellerdi. Halbuki, Allah’a kulluk hayatın her anını ve yanını kapsayan tüm erdemli ve doğal tavır ve uygulamaları içerir.

Şimdi Allah’ı eskisinden daha fazla düşünür oldum.  Doğru yola iletmesini O’ndan çok daha fazla ister oldum. Çok daha korkar oldum. İman denen bu nimetin pamuk ipliğinden milyonlarca kez daha ince bir şeye bağlı olduğunu gördüm.

Okumak

“İkra!” emrini Müslümanların hepsi bilip dururken, okumamız gereken asıl kitabı neden okutmazlar?

“Kendi başına okursan sapıtırsın!”

“Molla Kur’an mealini okumayı yasakladı!”

“Bu işlerde aklını kullanırsan kaybedersin”

“Önce medreseye git  Arapça öğren, sonra Kur’an oku!”

Hem okumaktan men ederler, hem de düşünmekten. Ne için varız öyleyse?

Cehalet,

Allah doğru yola ulaştırmak için beni dünyanın farklı yerlerine gönderdi. Yaşadığım ülkelerdeki din kavramını daha iyi inceleme ve anlama fırsatı buldum. Din toplumun afyonudur sözünün ne kadar geçek olduğuna şahit oldum. İcad edilen ve bozulan dinler ile bir toplumu çok rahat yönetebilirsiniz. Bunu çok zeki toplum manipülatörleri ile gerçekleştirebilirsiniz. Ancak okuyan, sorgulayan beyinlere etki etmek zor oluyor. Bu kişiler  cemaatlerinden, toplumlarından derhal dışlanırlar.

Cehalet toplumların kendine bir zulmüdür. Muhakkak ki Allah, insanlara (hiç)bir şeyle (asla) zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmederler. (Kuran 10:44)

Cehalet bir toplumun hakkıdır. Sorgulamayan, sorgulamayı engelleyen, sorgulatmayan toplumların kendi kendilerine hak ettiği bir zulümdür. Zulümlerin cezasını bir şekilde öderler.

Ben yeni sorgulamaya başlayanlardanım. Geçiş dönemlerim çok sancılı oluyor. Alışkanlıklarımız, geleneklerimiz, büyüklerimiz atalarımız…

Şükür ve Dua

Dört yıl kadar kısa bir süre içerisinde bana bu tecrübeleri ve yolculuğu yaşatan Allah’a binlerce hamd olsun. O’nun mesajını doğru anlamayı bizlere nasib etsin. Mesajı doğru iletenlerin yolunu açık eylesin…

Selamün Aleyküm ve Rahmetullah

 

Share