Said’in Sobası ve Ateistler

Share

Said-i Nursi’nin Sobası ve Ateistler

Edip Yüksel
24 Aralık 2012
www.19.org

Karikateist adlı bir Facebook grubunda paylaşılan hiciv

Karikateist adlı bir Facebook grubunda paylaşılan hiciv

 

Said-i Nursi’yi en çok eleştirenlerden biriyim. Özellikle teolojik hezeyanlarını ve çelişkilerini… Ama bu adamın samimiyet ve cesaretine, doğal zekasına, maruz bırakıldığı zulümlere karşı direnişine ve buna rağmen sergilediği barışçı tavrına saygı gösteriyorum ve sizi de buna davet ediyorum. Ateist olmanız insafsız ve vicdansız olmanızı gerektirmez sanırım. Zira insaf ve vicdan sahibi ateist arkadaşlarım oldu: hem hapishanede hem de hapishane dışında!

Yukarıdaki görsel eleştiri çok muzip ve nükteli. Ancak sizi Said’in soba ile konuşma olayını bir de şu iki perspektif ile değerlendirmeye çağırıyorum:

BİR:

1980 darbesinin gecesi tutuklandım. İki makalemden dolayı teokratik bir devlet kurma propagandası yaptığım için 6 yıl hapis ve 2 yıl Muğla’da sürgün cezası ile cezalandırıldım. Toplam 4 yıllık hapishane hayatımın bir yılı işkence ile geçti… Cezaevindeki “komutanlara” isyan ettiğim için bir ay da tecrit için beni hücreye attılar. Vucudumu mosmor bırakan birkaç dayak faslı da cabası.

O bir aylık süre içinde hücremdeki bir fare, ve birkaç dakikalığına her nasılsa yolunu bulup hücreme giren bir karga çok farklı göründü bana. Uzun bir süre tek başınıza yaşamaya mecbur kalırsanız siz sadece sobayla değil kendi kendinizle de, duvarla da konuşursunuz. Sobanın içinde en azından canlıya benzer bir alev dans eder.

İKİ:

Felsefe derslerinde ruh ve bilinç konusunu tartışırken bazen öğrencilerime ilk başta çok saçma görünen bir soruyla meydan okurum: “Bu masanın veya sandalyenin bilinçsiz olduğunu nereden biliyorsunuz?” Hepsi itiraz ederler ve gülmeye başlarlar. Ancak, kısa bir sorgulama sonunda öğrencilerim ne “canlı” kavramını doğru dürüst tanımlayabildiklerini ne de “bilinç” denilen şeyin varlığını ispat edebildiklerini anlarlar.

Daha sonra tartışmayı ünlü bilim-adamı Alan Turing’in “yapay zeka” konusunda önerdiği teste, 1997’de gerçekleşen müthiş Deep Blue programının satrançtaki tarihi zaferine doğru açarım… iphone konuşturan Seri programından Sony’nin üretmeyi planladığı şampiyon robot futbol takımına kadar birçok örnekle ufuklarını açar ve meydan okurum. Beni ilk başta anthropomorphic yaklaşmakla suçlayan öğrencilerim aslında kendilerinin tersinden öyle bir takıntıları olduğunu anlarlar. Bilincin kendileri gibi “etli ve kemikli” varlıklar ile sınırlandırdıklarını ve bu sınırlandırma için hiçbir bilimsel ve mantıki delillerinin olmadığını onlara göstermek için beş on dakika yetiyor. Yarım saat süren bir tartışma sonunda öğrencilerimin hemen hepsi sandalyenin bilinç sahibi “olabileceğine” ihtimal verirler. Felsefe profesörleri olarak amacım onlara herhangi bir görüşü kabul ettirmek değil, amacım her iddiayı iyi niyetle farklı açılardan derinlemesine analiz etmeyi öğrenmeleri ve bazı durumlarda kararsız kalmayı öğrenebilmeleri…

Din-adamı, hoca, şeyh, mukallit ve müritlerin hezeyanlarına ve uydurdukları palavralara gülebiliriz ama bu arada kendimizi de aynada sürekli sorgulamayı da ihmal etmemeliyiz. Ateist, agnostik, deist veya monotheist olmak sizi bağnaz ve dogmatik olmaktan kurtarmaz. Elbette dindar insanların çoğunlukta olduğu bir çevrede ateist olmanın daha zor olduğunu, daha büyük bir zihinsel enerji ve medeni cesaret gerektirdiğini teslim ediyorum.  Ancak kelle sayılarına veya duygularına kapılarak çeşitli dinlere, mezhep ve tarikatlara katılan milyonlarca insan gibi, çevrelerindeki ateistlere kapılarak veya dindarların saçmalıklarına ve zulümlerine karşı duygusal tepki göstererek ateist olan birçok kişi var. Şahsen duygusal dindar ile duygusal ateist arasında pek fark görmüyorum. Her iki grup ta bağnaz, dogmatik ve yobaz olabiliyor.

 

Share