Kuran Işığında Birlik

Share

Kuran Işığında Birliğin Sağlanması ve
Kuran’dan Hayata Giremeyenler

Mehmet Tunca DEMİRBAŞ
22 Haziran 2012
www.19.org

 

KURAN ‘ı devre dışı bırakmak isteyen şeytanların oyunlarını hem müminler hem de Allah görüyor. Şahit olduğumuz bu durumum binlerce yıldır devamı ile ulaşılan toplumsal çöküş ise Rabbin adaletinden ve sünnetinden başka bir şey olmayıp bize kuran ayetlerini doğrulayıcı ve Hükümdarın Yalnız  “O” olduğunu gösteren apaçık kanıtlardan bir belgedir.

Gerçeği arayanların hidayet rehberi ALLAH’tır, Kuran’ı bir kişiye ulaşması mesele değil, kalbi islama açılması meseledir ki, bu mesele bizim meselemiz değil, Allah’ın dilediğine lütfudur.

Bu lütfa sahip olanların ise, “Emir Gereği” tağuta karşı birlikte direnmeleri gerekmektedir. Kuran‘ın farzları açısından belki de en detaylı açıklanan ilke CİHAD/MÜCADELE/SAVAŞ/DİRENME ilkesi ve emirleri olup, bu mesele tamamen unutulmuştur.

Sahtekar bir insancılık ve hoşgörü perdesiyle ve sözde merhamet kisvesi içinde bencillik, vurdumduymazlık ve Allah’a güvensizlik neticesinde bugün zelil olmayı hak eden bizim gibi toplumlar ve halklar Rabbin ilahi kanunlarına göre idare edilmektedir.

Herkes kendi yaptığından ve yapmadıklarından sorumludur. Kuran en doğru yola ulaştırıyorsa, Allah’ın doğru yola girmesini engellediği bir kişiyi hiç birimiz artık kurtaramayız.

O kişi isterse 5 vakit namaz kılan bir hacı olsun… Ancak hiç bilemediğiniz ve hayat şekli bütünüyle islama aykırı görülen bir kişi, Rabbin rahmeti ile kalbini apaçık dine açarak kendini yenileyebildiğine çokça tanık oluyoruz. Kendimizi bu duruma göre ele almak bence mümkün. Hepimizin geçmişine bakması ve nerelerden nereye geldiğimizi anlamamız, bize bir gerçeği gösteriyor. Bu da zalim kavimin zillet içinde olacağı gerçeği gibi bir gerçek olan, hidayetin sadece Allah’ın elinde olduğu gerçeğidir.

Bu sebeple Rabbimiz peygamberlerimizi sürekli uyarıyor ve “Sen onlar inanmadılar neredeyse kendini helak edeceksin, ama sen bunu boşver, senin elinde değil kimsenin hidayeti” demektedir. “Sen kimse/onlar üzerinde bekçi değilsin” ayeti ile peygamberimizin yüklerini hafifletmiş ve içindeki insanları doğruya çevirme kaygısının yersiz ve mesnetsiz olduğunu, ona düşen görevin ancak inanacak bir topluluğa Kuranı öğretebileceği olduğu gerçeğini pekiştirmiştir.

Bununla birlikte Allah’ın kalplerini islama açmış olduğu veya islama uyum sağlamak isteyen kimselere karşı da o müşrik toplumun içinden size geldikleri takdirde kardeşce davranmasını ve içlerine kabul etmesini hatta maddi yönden de desteklemesini buyurarak bize düşen görevlerin neler olduğunu göstermiştir.

Zalim ve Cahillerin ayak takımı dediği ve halen de geçerli olan bu tabire göre düşünecek olursak, işte bu ayak takımı kısmı iyi analiz edilmeli, bizlerin hedef kitlesi ve gerekli olan potansiyelin her zaman bu insanlar içinde olduğu vurgulanmıştır.

Bizler de dikkatimizi bu yöne çekerek, birlikteliğin anahtarlarını kavramalı ve bireysel olarak yürüttüğümüz tağuta karşı kıyamımızı, kendi içimizde birlik olarak güçlendirmeliyiz. Bu konuda yapılan her çalışma takdire değerdir. Kuran ile az bir topluluğun iktidara gelmesi kısa sürede mümkün olduğu ispatlanmış ve bunun ayrıntıları ve yol haritaları belirlenmiştir.

İşte uzak tutalan KURAN hükümleri bunlardır. İşte dikkatlarin çekildiği ve kafirlerin azdırıldığı kişiye özel ayetlerin bu kadar abartılarak en önemli meseleyi çözmekmiş veya tartışmakmış gibi yapılan durum bunun izahıdır. Kuran’ın toplumsal bilinci adeta patlatacak güçte olmasından dolayı şeytanların özel yöntemlerle kendilerine uyan çoğunluk kitleyi oluşturan sapkınları, nasıl saptırdığını görmekteyiz. O kişilere hayretler ederek bakacağımıza ve onlarla tartışacağımıza, bunun yerine derhal yol alıp biran önce zaten KURAN’ı yaşamına geçirmişleri bu çağda daha yakın ilişkiler olması gerekmez mi? Her hangi bir müzik grubunun bile bir çok konseri ve takipçisi varken, Yüce kitabımız KURAN’ın takipçilerinin daha büyük azimle, gereksiz çağdışı futbol maçındaki taraftarlardan daha güçlü olması gerekmez miydi? RABBİN bir emri bir öğüdü değil mi bu?

Yoksa kötülüğe kim dur diyebilecek, kitaplar ve makalelerle kötülüğü lanetlemek artık sistemin de umrunda olmadığını burada rahatça yazışmamızdan anlıyoruz. Herkesin bu yöndeki önderlik sorumluluğunu hatırlatarak daha aktif bir KURAN anlayışına tabi olması gerektiği düşünüyorum. Tağut ile mücadelenin ve ekonomik olarak müminlerin güçlendirilmesini desteklemek ve bu yönde reel çalışmalar yapmak ve kapalı bir islam toplumunu günümüz cahiliyesinin içine yerleştirmeliyiz görüşündeyim. Küçükte olsa böyle bir topluluğa ALLAH’ın çok büyük güç vereceğine ve zafere ulaştıracağına Kuranın tüm mesajından rahatça idrak edebiliyorum.

  1. Zamanınızın tümünde Müşrikler ile uğraşmayı bırakın.
  2. Onları ve yok olmaya mahkum olan kurdukları/uydukları/daldıkları batılı BIRAKIN/TERK EDİN
  3. HİCRET YERLERİ OLUŞTURUN
  4. AZ OLUN ÖZ OLUN AMA SÜREKLİ OLUN ŞEHİRLERİN DIŞINDA ÜRETİME YÖNELİK TOPLUMSAL BİRLİKTELİKLER OLUŞTURUN.(TEKNOLOJİK ÇİFTLİK KENTLER, ÜRETİM ODAKLI SİTELER VS.) 

Selam (Barış ve Esenlikler)

Share